“HÜKÜMET HELLİM ÜRETİCİSİNİN HAKKINI ARAMALI, GELİŞMELERE SEYİRCİ KALMAMALI”
Halkın Partisi Milletvekili Ayşegül Baybars, ülkedeki hellim üreticileri, hayvancıları ve bu sektörlerin binlerce paydaşını, ihracatı, uluslararası ilişkileri, Yeşil Hat Tüzüğü’nü ve AB’yle olan ilişkileri doğrudan etkileyecek bir konu olan hellimin coğrafi tescili konusunun yarın AB konseyinde görüşmeye başlanacağını hatırlatarak, konunun 17 bin insanı direkt, 50 bini aşkın kişiyi ise dolaylı yoldan ilgilendirdiğini söyledi. Mecliste yaptığı konuşmaya “Sadece hellimin değil, ülkemizde üretimi yapılan tüm ürünlerin, standartlarının belirlenmesi, dünya ile rekabet güçlerinin artırılması, halkımızın satın aldığı veya dünyaya satışını yaptığımız tüm ürünlerin kalitesinin belli seviyede tutulmasını destekliyorum” sözleriyle başlayan Baybars, şu ifadelerle devam etti:
“Ülkemizde, hizmet sektörü, sanayi, hayvancılık ve tarım alanında yapılan üretimin, dünyanın erişmiş olduğu sağlık ve kalite kriterlerine erişmesi, başkaları tarafından talep edilmesi gereken bir hedef değil, bizzat bizim tarafımızdan erişilmesi gereken bir hedef olarak ortada durmalıdır. Diğer yandan, dünya standartlarına uygun, sağlıklı ve kaliteli ürünler üretmenin bize dünyanın kapılarını açabileceğini görmek de geleceğe dair son derece ümit vericidir. Yeter ki ülkeyi yönetenler, üreticilerimizin ortaya koyacağı bu çabalarına karşılık, hak ettikleri dünyaya açılım hakkını, masada almayı bilsinler ve gerek halkımızın gerekse üreticilerimizin haklarına imzalanacak antlaşmalarda halel getirilmesinin önüne geçebilsinler. Ancak bu gelişmeler yaşanırken, yine görüyoruz ki; hükümet her zamanki tavrıyla bu meseleleri değil, kişisel siyasi beka içeren, atama işlerinden başka hiçbir mevzuyu ciddiyetle ele alıp incelemiyor, ortada duran soru işaretlerine herhangi bir açılımla cevap veremiyor.”
“HELLİMİN TESCİLLENMESİ GÜNEY KIBRIS ÜZERİNDEN AB’YE İTHALAT YAPMAMIZIN ÖNÜNÜ AÇACAKTIR”
2007 yılında, Rumların tek taraflı başvurusu ve sadece “halloumi” adıyla hellimin tescil edilmesine yönelik olan müracaatın o dönem Türk tarafınca yapılan girişimlerle durdurulduğunu, 2014 yılında ise tescile “halloumi”le birlikte “hellim”in de eklenerek müracaatın yenilendiğini anlatan Baybars, halloumi ve hellimin AB nezdinde, coğrafi tescilinin yapılması ile birlikte, hellimin standartlarının belirleneceğini, belli standartlara göre üretileceğini, AB içinde Kıbrıs dışında üretilmiş hellim/ halloumi ürünlerinin satılamayacağını veya ithal edilemeyeceğini belirtti. Baybars bugüne kadar yaşanan süreçle ilgili şöyle konuştu:
“Konuya ilişkin çalışmalar devam ederken, Kuzey’de hellim üretiminin denetlenmesi konusunda yetkilinin kim olacağı konusunda da bir kriz yaşanmış, Rum yönetimi bunun Kıbrıs Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı tarafından yapılmasını talep etmiş, Türk tarafı ise bunu reddederek denetimin AB Komisyonu tarafından belirlenecek bağımsız bir denetim mekanizması gerçekleştirilmesinde ısrar etmişti. Ortaya çıkan bu uzlaşmazlık da 2015 yılında, Juncker – Anastasiadis – Akıncı Ortak Mutabakatıyla aşılmış, uluslararası bağımsız kurum olan Bureau Veritas’ın hem Kuzey’de hem Güney’deki üretimin spesifikasyonlarının denetlemesi için yetkilendirilmesinde uzlaşılmıştır. Bilindiği gibi; Yeşil Hat Tüzüğü, süt ürünlerini kapsam dışında tutuyor. Halloumi/hellimin coğrafi tescil almasıyla eşzamanlı olarak AB Komisyonu2015 Ortak Mutabakatına bağlı kalarak Yeşil Hat Tüzüğü’nde değişiklik yaparak ve Kuzey Kıbrıs’ta üretilen hellimin Güney Kıbrıs üzerinden AB’ye ihracatı da artık mümkün hale gelecektir.”
“HELLİM BAŞVURUSUNUN TAKİBİ İYİ YAPILMALI, HER İKİ SONUÇ İÇİN DE HAZIRLIK YAPILMALIDIR”
HP Milletvekili Baybars, hellimin coğrafi tescilinin 26 Mart’ta AB Konseyi tarafından komitelerde görüşülerek oylanacağını, sonrasında da nihai karar için komisyonun oyuna sunulacağını, Resmi Gazete’de yayınlanması için bir süreç gerektiğini belirtti. Gerçekleşecek bu tescil sürecinin sonrasında bizleri bekleyen avantajlara ve sıkıntılara değinen Baybars, hükümete ülkedeki mevcut tablo üzerinden saptamalarda bulundu: “Bu sürecin yasallaşması ile birlikte; hellim %51 küçük baş ve %49 büyük baş sütünden yapılabilecek. Güney Kıbrıs’ta şu anda bu oran %20-30 küçük baş, %70-80 büyük baş, ülkemizde ise dönemine göre %5-20 küçük baş, %80-95 büyük baş durumunda. Bu ortada daha büyük sorunlarımızın da olduğunun göstergesidir. Ülkede yıllık üretilen 184 bin litre çiğ sütün sadece 25 bini küçükbaşa ait. Geriye kalan yaklaşık 160 bin ton süt büyük baş hayvanlardan elde ediliyor. Aradaki fark ciddi bir küçük baş popülasyonun artışını ortaya koyuyor. Küçük baş popülasyonu artırımı dışardan yapılırsa, ülkede bulunan hayvan sağlığı açısından inanılmaz riskleri de beraberinde getirecek. Bu içerden yapılırsa bize ciddi bir zaman, ciddi bir stratejiye ve teşvike mal olacak. Bunun nasıl yapılacağı son derece önemlidir. Bilindiği üzere başvuru yapıldığında 10 yıllık bir geçiş süreci de başlamış oldu. Başvuru 2014 yılında yapıldığı düşünülürse 7 yıl kaybedilmiş durumdadır. Başvuru tarihinden itibaren geçerli olacak en fazla 10 yıllık geçiş sürecinin uzatılması son derece önemlidir. Bu konudaki, resmi talebi AB Koordinasyon Merkezi ortak komitesi tarafı olarak yapmış durumdayız. Olumlu veya olumsuz her iki duruma göre hazırlık yapılmalıdır. Bunun da takip edilmesi son derece önemlidir. Bu konuda herhangi olumlu bir sonuç alamazsak, hellimi gerek Avrupa gerekse dünya pazarına yıllar boyu sokmamız bir hayalden öteye geçemez.”
Hellimin süt oranları ve içeriğinin bağımsız denetçi Veritas tarafından yapılacağının bilindiğini ancak işin bir de üretim süreci kontrolü olduğunun altını çizen Ayşegül Baybars, “Bu konuda da bal ve balıkçılıkta olduğu gibi bunun da bağımsız denetçiler tarafından yapılması talebimizi masada tutmaktayız. Buradan bir sonuç elde edemezsek bizi nasıl sonuçlar bekliyor? Sürecin nasıl takip edildiği son derece önemlidir.”
“HELLİMİN DIŞINDAKİ DİĞER NİŞ ÜRÜNLERİMİZ İÇİN BİR GİRİŞİM YAPILDI MI?”
Hellimin süt içeriğindeki değişimin hellim üretim maliyetlerini de etkileyeceğini söyleyen Baybars, küçük baş hayvan sütünün büyük baş hayvan sütüne göre daha pahalı olduğunu belirterek arada oluşacak fiyat artışları ihracattaki payımızı ve teşviklendirme sistemimizi nasıl etkileyecek sorusunu hükümete yöneltti. Baybars konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Niş ürün elde etmemiz, tescil ettirmemiz son derece olumlu bir gelişme, ancak bu tescil topyekün bir hellim sektörünün yok olmasına sebep olacaksa, gerekli tedbirleri bugünden alarak sektörü korumamız son derece yaşamsaldır. Tescil tamamlandıktan sonra, hellim ismi taşımayan, ancak gerek üretim şekli gerekse içeriği bağlamında hellim olan ve başka isimlerle pazara çıkan ürünlere isimden başka bir satış kısıtlaması gelecek mi? Maliyet açısından daha uygun fiyata üretilen bu hellim türleri, orijinal hellim üzerinde bir fiyat baskısı yaratmaya başlayacak mı? Bu konuya yönelik nasıl bir yol izlenecek. Bunu da bir yere not etmekte fayda var. Türk tarafında olduğu gibi, Rum tarafında da tescil sürecini desteklemeyenler de var. Bu konuda, Özellikle Rum kesiminde çok daha ciddi tartışmalar yaşanıyor. Orada büyük baş üreticileri ile küçük baş üreticileri ciddi bir lobi faaliyeti yürütüyorlar. Hatta büyük baş üreticilerine göre, bu tescil işi Güney Kıbrıs’taki küçük baş lobisinin ortaya koyduğu bir süreç. Anlaşılan odur ki, tescil süreci gerçekleştikten sonra, bu sorunları aşmak ve yasayı yürürlüğe sokmak Rum Tarım Bakanlığı’nın uhdesine bırakılabilir. Bu durum bizi siyasal ve ekonomik anlamda nasıl etkileyecek? Bunun da bir netlik kazanması gerekmektedir. Yeşil Hat Tüzüğü bağlamında ihraç edilebilecek başka niş ürünlerimiz de var. Örneğin tahin ve helva, yine bu standart ve sağlık kontrolüne takıldığı için, Yeşil Hat Tüzüğü’nden faydalanamıyor. Tahin ve helvanın da bu Veritas sürecinin içine sokulabilmesi için yapılan girişimler hangi noktadadır? Bu konuda gerekli bilgilendirmelerin tarafımıza yapılmasını talep ediyoruz.”
“HÜKÜMETİ DEVLET CİDDİYETİ İLE DAVRANMAYA DAVET EDİYORUM”
Cevaplaması gereken pek çok soru, ortada duran pek çok bilinmez ve yapılması atılması gereken pek çok adım olduğunun altını çizen Ayşegül Baybars, bu gelişmeler yaşanırken, konuya paydaş odalar ve üreticiler haricinde bu konularla ilgilenen bir hükümet göremediklerini belirtti. Sürecin adeta bu insanların omuzlarına yıkılmış durumda olduğuna işaret eden Baybars, hükümetin Kıbrıs Türk siyasetinin en temel özelliklerinden biri olan, “Her şey olsun bitsin sonra gereğini yaparız” mantığı ile devam ettiğini söyledi ve ekledi: “Buradan hükümete, bu konu ile ilgili bilinmez kalan tüm konulara ve sorulara bir açıklık getirmek adına, devlet ciddiyeti ile davranmaya davet ediyorum. Sürecin yakından takipçisi olacağız. Üreticilerimizin ve devlet olarak haklarımızın çiğnendiğini düşündüğümüz her an ve koşulda devrede olacağız. Her konuda olduğu gibi, bu konuda da haksızlığa uğrayan tüm kesimlerin bu kürsüden sesi olamaya devam edeceğiz.”