“HP, YURTDIŞINDAKİ SİYASİ PARTİLERİN KKTC’DEKİ FAALİYETLERİNİ SINIRLAYACAK YASA TEKLİFİ VERECEK”
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, parti olarak yurtdışındaki siyasi partilerin ve siyasilerin KKTC’de faaliyetlerinin sınırlanmasına yönelik yasa teklifini kısa zamanda meclise sunacaklarını açıkladı. En son yaşanan cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşananların somut örnek teşkil ettiğini söyleyen Özersay, meclisteki siyasi partiler olumlu yaklaşırsa hazırlayacakları yasa teklifine seçim yasaklarına uyulmaması halinde uygulanacak yaptırımlara ilişkin düzenlemelerin de eklenebileceğini belirtti. Cumhurbaşkanlığı seçiminde seçim yasaklarına dahil olmasına rağmen açılış yapıldığını, Yüksek Seçim Kurulu’nun uyarısına rağmen devam edildiğini hatırlatan Özersay, yapılacak düzenlemeler ve eklenecek yaptırımlarla devlet kurumlarının da saygınlığının korunacağını düşündüklerini söyledi.
“YURTDIŞINDAN SİYASİ GERGİNLİK, AYRIŞMA VE SORUN İTHAL ETMEMELİYİZ”
Ortada dengelemek ve hassasiyet göstermemiz gereken üç temel parametre olduğunu anlatan Özersay, “Ülkemizin yeterince sorunu, sıkıntısı, tartışma konusu, siyasi meselesi zaten var. Yurtdışından siyasi gerginlikleri, ayrışmaları, sorunları ülkemize ithal etmememiz gerekiyor. Bunu önleyecek bir düzenlemeye ihtiyaç var” diye konuştu. Özersay, ülkedeki durumu şu sözlerle açıkladı: “Ülkemizde bazı siyasi tartışmaları hızlıca yapıyoruz, dünyanın bir parçası olarak tüketim toplumu olarak tüketip geçiyoruz ve derinliğine girmiyoruz. Kısa bir süre önce billboardlarda yayınlanan bir reklam üzerinden ülke bir tartışma yaşadı, yoğun bir biçimde bir iki saat sürdü, ardından da konu kapandı. O süre içinde birkaç açıklama yapıldı, eleştirildi. Sıkıntı ortadan kalktı mı? Hayır. Ortada somut sorunlar var, parti olarak sorunları salim ve sağlıklı bir biçimde tartışmak gerektiğini düşüncesindeyiz. Bu çerçevede önce olgulara, daha sonra yakın gelecekte ortaya çıkabilecek olası olgulara ve hukuki duruma bakarak bir değerlendirme yapmak istiyorum. Ülkemizde çift uyruklu olan hem KKTC hem de TC vatandaşı olan kişiler var. Sadece buradaki değil, Türkiye Cumhuriyeti yurtdışındaki vatandaşlarına oy kullanma hakkı verdiği tarihten itibaren ülkemizde de oy kullanma hakkı bağlamında bir siyasi faaliyet meselesi gündeme geldi. Bu bir olgu, realite. İkincisi ülkemizde KKTC vatandaşı olmamasına rağmen, örneğin çalışma izniyle ülkemizde bulunan TC vatandaşları var. Doğal olarak, oy kullanma hakkıyla birlikte Türkiye’deki siyasi hayata katılım bu bireyler için de söz konusu oldu. Biliyorsunuz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddesi yabancıların bir ülkedeki siyasi faaliyetlerinin kısıtlanabileceğini, bunun düşünce özgürlüğünü kısıtlama anlamına gelmeyeceğini, hukuken mümkün olduğunu söylüyor. Bir üçüncü nokta ise ülkemizde birden fazla vatandaşlığa sahip kişiler sadece KKTC ve TC vatandaşları değildir; hem KKTC hem de Güney Kıbrıs’tan Kıbrıs Cumhuriyeti adıyla vatandaşlık taşıyanlar var. Bir süre önce bunu Avrupa Parlamentosu seçimlerinin yapılmasıyla ilgili olarak KKTC’de daimi ikameti bulunup burada yaşayan ve vatandaşımız olan bazı bireylerin Güney’de kullandıkları oy hakkı söz konusuydu. Bunlar olgular. Siyasi katılım anlamında, bir ülkede yapılan seçimde oy hakkınız varsa o ülkede yaşanan siyasi tartışmaları, belli bir adayın vizyonunu, neyi vadettiğini bilmeniz siyasal katılımın doğal sürecidir. Çok yönlü bir olgu olarak bu durum ülkemizde mevcut.”
“İKAMETE İLİŞKİN DÜZENLEMEYİ DEĞİŞTİRİRSEK YURTDIŞINDA YAŞAYAN KIBRISLI TÜRKLER SEÇİMLERDE OY KULLANABİLİR”
Bugünkü duruma ilave başka olası olgular da olduğuna işaret eden Kudret Özersay, KKTC olarak karşılaşılabilecek sıkıntıların altını çizdi: “Mesela Kıbrıs Rum tarafında bugün için Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılım izni ve oy verme hakkı tanınıyor olmasına rağmen, eğer Kıbrıs Rum tarafı siyasi bir manevra olarak Güney’de yapılacak seçimlere Kuzey’de ikamet eden Kıbrıslı Türkler’in oy kullanma hakkını tanır ve düzenlemeye kalkarsa o zaman Güney’de siyaset yapan ve seçime girecek olan bir mesela AKEL, DİSİ gelip Kuzey’de siyasi faaliyet yapabilecekler mi? Ofis açabilecekler mi? Bugünkü konumumuz itibariyle bu sıkıntılarla da karşı karşıya kalacağız. Bugün yaşadığımız fiiliyat Türkiye’deki siyasi partilerin burada ofis açması, Türkiye’deki seçimlerle ilgili burada siyasi faaliyette bulunmaları gibi Güney Kıbrıs’ın da aynısını yapma olgusu olasılık olarak karşımızda duruyor. Bunu göz ardı edemeyiz. Bir diğer olası olgu; bugün için yurtdışında yaşayan vatandaşlarımıza KKTC’de oy kullanma hakkı tanımıyoruz. Oysa anayasada buna bir engel yok. Eğer yasamızda ikamete ilişkin düzenlemeyi değiştirirsek yurtdışında yaşayan Kıbrıslı Türkler seçimlerde oy kullanabilecek. Bunu belki yurtdışındaki temsilciliğimiz aracılığıyla belki burada o oy hakkını verebiliriz. Bu oy hakkını verdiğimiz takdirde buradaki siyasi partiler belki yurtdışında temsilcilik açmak isteyecekler. Bu ihtiyaç çok yönlüdür. Ülkemizde bulunan çift uyruklu vatandaşlarımızın ülkemiz seçimleri dışında oy kullanmasıyla ilgili hakkı vermek gerekiyor. Siyasi hayata katılımla ilgili bir düzenlemeye ihtiyaç var.”
“SİYASİ PARTİLER YASASINDAKİ BOŞLUKLAR STATÜ OLMADAN SİYASİ FAALİYET YAPILMASINA İMKAN VERİYOR”
Yabancı siyasi partilerin ve siyasilerin ülkemizdeki iç siyasete karışmasını da önlemek gerektiğini belirten Özersay, saydığı bu noktaları bir bütün olarak ele almak gerektiğini söyledi. Türkiye’de bulunan siyasi partilerin ülkemizde siyasi faaliyette bulunması ve temsilcilik açmasıyla ilgili Türkiye’deki siyasi partiler yasasının yurtdışında ofis ve temsilcilik açabileceğini yazdığını aktaran HP Genel Başkanı, “Bizim siyasal partiler yasamıza baktığımızda siyasi parti tanımı yapılıyor, kurallar ve kısıtlamalar yer alıyor. Siyasi partiler yasasında boşluklar var. Ortada düzenlenen bir statü olamadığı için tabi olduğumuz kısıtlamalara tabi olmadan siyasi faaliyet yürütme imkanı doğuyor. Biz seçim dönemlerinde belli bazı kısıtlamalarla siyaset yapabiliyorken, mali hesaplarımız denetlenirken, yurtdışından statüsü belirlenmeyen ve aynı zamanda yasaklanmayan bir durum olduğu için o risk orada duruyor, zaman zaman da hayata geçiyor. Dünya uygulamasına bakacak olursak, kısa bir süre önce bu konuda uluslararası alanda bazı çalışmalar yapıldı. Bazı ülkeler yabancı siyasi partilerin ve siyasilerin kendi ülkesinde siyaset yapmasına ilişkin hiçbir düzenleme yapmamıştır. Düzenleme yapanlar kendi içinde üç kategoriye ayrılıyor. Bazı ülkeler siyasi partilere izin verip netleştirmemiş. Bazılarının mevzuatı ise belirli kısıtlamalar çerçevesinde izin vermiş. Bazı ülkeler ise yurtdışından siyasi partilerin siyasi faaliyetlerini yasaklama yoluna gitmiş. Bunlar yapmamız gereken tartışmadır, bir ihtiyaçtır” dedi.
“SİYASİ FAALİYETLERİN, İÇ MESELELERE MÜDAHALEYE DÖNÜŞMESİ ENGELLENMELİ”
“Diğer bir önemli konunun yabancı siyasi partilerin ülkemizde yapılacak seçime müdahil olmasıdır” diyen Özersay, bu konunun ciddi sıkıntılar içerdiğini belirtti. Özersay sorunları şu sözlerle sıraladı: “Ülkemize başka siyasi tartışmaların, siyasi kutuplaşmaların ithal edilmesini sağlıyor ve bazı müdahaleleri de beraberinde getiriyor. Diyebiliriz ki, bir yabancı parti ülkemizde sosyal medya ve televizyon üzerinden reklam vererek kampanya yapabilir, bunun ötesinde siyasi faaliyete izin vermiyoruz diyebiliriz. Bu bir yöntemdir. Bunu yaparken sadece Türkiye’deki partileri değil Güney’dekileri de düşünmemiz gerektiğini hatırlatırım. Bu siyasi yasaklama değil, sınırlamadır. Yabancı ülkeden siyasilerin de ülkemizde kampanya yapması düzenlenmeli. Yurtdışında seçilmiş bir siyasi figürün aynı zamanda KKTC vatandaşı olması konusu. Son cumhurbaşkanlığı seçiminde bunun somut örneğini yaşadık. Türkiye’de bir siyasi partinin milletvekili, KKTC vatandaşı da olduğu için ülkemizde köy köy gezerek ülkemizde belirli bir adayın lehine çalışmıştır. Buna ilişkin bir düzenleme ihtiyacımız vardır. Nasıl ki üniversitelerde akademisyen olanların siyasi faaliyette bulunacaksa yönetimde olmamasını söylüyorsak yurtdışında seçilmiş birinin KKTC’de siyasi faaliyet yapmasına izin verilmemesi gerekir ki o siyasi faaliyet bir müdahaleye dönüşmesin.”