“İKİ DEVLETLİ ÇÖZÜMÜ MAKUL VE GERÇEKÇİ BİR ŞEKLE SOKAMAZSANIZ TÜRK TARAFI ZARAR GÖRÜR”
Halkın Partisi Genel Başkanı Kudret Özersay, “İki devletli çözüm istiyoruz” demenin yeterli olmadığını, bunu netleştirmek gerektiğini vurgulayarak “Evet federasyon bu şartlarda mümkün değildir ama bunun yerine iki devlete dayalı makul ve gerçekçi bir ortaklığı tarif edebilmek gerekir” dedi. Özersay, Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu Kıbrıs politikasının henüz netleşmediğini, seçim döneminde söylenen bir cümlenin dışına çıkıp altı dolu bir politik vizyon ve onu gerçekleştirmeye dönük bir stratejinin artık gerekli olduğunu ancak bunu henüz göremediğimizi söyledi. Özersay “İki devletli ama aynı zamanda da ortaklığa dayalı bir model tarif edilemezse, altı doldurulamazsa zarar gören Türkiye ve Kıbrıs Türk halkı olur” dedi. HP lideri Özersay sosyal medya hesabından Kıbrıs sorunu konusunda kapsamlı açıklamalarda bulundu.
Özersay açıklamasında şu ifadelere yer verdi: “Cumhurbaşkanı Tatar, ‘İki devletli çözümü’ görüşmek istediğini söylerken birbirinden farklı o kadar çok kavramı bir arada kullanıyor ki tam olarak ne demek istediğini yorum yaparak anlamaya çalışıyoruz. ‘İki devletli çözüm’ derken neyi kastediyor olduğunu netleştirmek zorundadır. Evet çözüm iki devletli olabilir ancak iki devletin iş birliği temelindeki ‘ortaklığı’ düşüncesine dayanmalıdır ki dünyada da kabul görebilsin.”
“CUMHURBAŞKANI, SEÇİM DÖNEMİNDE SÖYLENEN İKİ CÜMLEYLE DEĞİL YENİ BİR VİZYON VE STRATEJİ İLE İLERLEMELİ”
Kudret Özersay açıklamasında “İki devletli çözümü” iki olasılık üzerinden değerlendirerek ne kadar gerçekçi ya da gerçekleştirilebilir olduğunu açıkladı.
Özersay, “İki devletli çözüm derken kastedilen şey KKTC’nin tanınması, BM’ye üye yapılması, mevcut durumun dünya tarafından da aynen kabul edilmesiyse bunun için müzakereye, Kıbrıslı Rumlarla masaya oturmaya gerek yoktur” dedi. Özersay bu görüşünü şu sözlerle açıkladı: “Reel politik açısından gücünüzü, müttefiklerinizin gücünü yani örneğin Türkiye’nin gücünü ve etkisini kullanarak bunu yapmaya çalışırsınız, başarırsanız da ne ala ama bu düşünceyi hayata geçirmek için Rum tarafı ile müzakere edecek bir şey yoktur, gayrı resmi beşli toplantıya da gerek yoktur. Bugünün dünyasında ve uluslararası konjonktürde bu gerçekçi bir yaklaşım mıdır? Bize göre hayır, değildir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne inanan, Kıbrıs Türk halkının en az Kıbrıslı Rumlar kadar bir devlet sahibi olmaya hakkı olduğuna inanan, Kıbrıs Türk halkının self-determinasyon hakkı yani kendi kaderini tayin hakkı olduğuna inanan birisiyim. Öte yandan bu yukarıdaki yaklaşımın günümüz uluslararası konjonktüründe gerçekçi ve gerçekleştirilebilir olduğunu düşünmüyorum. Bunun için müzakereye de gerek yoktur, uluslararası politikada çok güçlü olmaya ve/veya çok güçlü ittifaklar kurmaya ihtiyaç vardır.”
“ÖNERİLEN ŞEY ‘MÜZAKERE EDİLMİŞ AYRILIK’ İSE İÇİ DOĞRU DÜZGÜN DOLDURULMALIDIR”
Özersay’a göre, “İki devletli çözüm” derken kastedilen şey “müzakere edilmiş ayrılık” ise yani “negotiated partition” ise bu önerinin içinin doğru düzgün doldurulması gerekiyor. Yani müzakere masasına oturup Rum tarafıyla bir çeşit mahsuplaşılacaksa, neyin alınıp neyin verileceğine dair bazı işaretler verilmesi şart. Diğer yandan dünyaya böyle bir ayrılığın Kıbrıslı Rumlar tarafından neden kabul edilmesi gerektiğini yani Rumların böyle bir çözümü kabul edip sizinle müzakere etmesini neyin teşvik edeceğinin açıklanması gerekiyor. Özersay bu görüşünü ise şu sözlerle açıklıyor: “Çünkü uyuşmazlıkların barışçıl yoldan çözümü için uyuşmazlık taraflarının her ikisinin de bu çözümden bazı faydalar elde etmeleri gerekir. Örneğin müzakere edilmiş ayrılık sonunda ortaya çıkacak iki devletin sınırları daha mı farklı olacak, Rum tarafını böyle bir çözüme teşvik edecek olan unsur bu mu olacak? Yoksa denizlerdeki doğal zenginliklerdeki payınıza dair bir pazarlık içerisine girip karşılığında egemenliği yani ayrı bir devlet olarak BM üyesi olmayı mı elde edeceksiniz? Yani ‘toprak karşılığı egemenlik’ ya da ‘doğal zenginlik karşılığı egemenlik’ benzeri bir yaklaşım mı sergileyeceksiniz? Yoksa daha farklı bir pazarlık mıdır düşünceniz? Bunu netleştirmeniz gerekir. Öte yandan müzakere edilmiş ayrılık sonucu bölgede iki devletin netleştirilmesiyle bölge barış ve istikrarına nasıl katkı yapacağınızı da bölgesel ve uluslararası aktörlere ikna edici şekilde ele almanız gerekir, bunu destekleyecek tezler geliştirmeniz gerekir. Bu yaklaşım Kıbrıs’ta bir “ortaklık” düşüncesini dışladığı için, Rum tarafında ve uluslararası toplumda kabul görmesi ihtimali ya azdır ya da kabul görür ama bunun karşılığında sizden istenilecek taviz çok daha büyük olur.”
“EVET FEDERASYON BU ŞARTLARDA MÜMKÜN DEĞİL AMA O ZAMAN FEDERASYON DIŞI BİR ORTAKLIĞI TARİF ETMEK ZORUNDASINIZ”
“Federasyon kötü bir yönetim şekli değildir, eğer öyle olsaydı ABD’den Avusturya’ya Almanya’ya ve Avusturalya’ya kadar pek çok ülke bu şekilde yönetilmezdi. Ama federal ortaklıklar karşılıklı olarak yönetimi ve zenginliği paylaşabilmeyi zorunlu kılar. O ortaklığı oluşturacak olan tarafların yönetimi (devleti) ve zenginliği diğer tarafla paylaşmaya hazır olmasını gerektirir” diyen Özersay, bu nedenlerle federal bir ortaklığın koşullarının bugün Kıbrıs’ta mevcut olmadığını belirtti. Mevcut şartların değiştirilememesi durumunda federasyondan farklı bir ortaklığı tarif edebilmek gerektiğinin altını çizen Kudret Özersay, bugün Cumhurbaşkanı Tatar’ın daha farklı bir ortaklığı tarif eder noktada olmadığını aktardı ve ekledi: “Kıbrıs Türk tarafının pozisyonu seçim dönemlerinde dile getirilen ‘iki devletli çözüm’ cümlesinden ibaret kalırsa ya da gerçekle bağdaşmayan ve kabul görmeyecek bir hal alırsa o zaman bunların da kaderi federasyondan farklı olmaz, bir ömür daha müzakere masalarında geçer ve zaman kaybedilir. Bu nedenle Sayın Tatar’ın bir an önce Türkiye ile birlikte oturup bu ‘iki devletli çözüm’den ne anladığını tarif etmesi ve bunu da gerçekçi ve gerçekleştirilebilir bir hale getirmesi gerekir.”