HALKIN PARTİSİ: “YAKITTAKİ KÜKÜRT ORANININ ARTTIRILMASI KASITLI İNSAN ÖLDÜRMEKTEN FARKSIZDIR”
HALKIN PARTİSİ: “YAKITTAKİ KÜKÜRT ORANININ ARTTIRILMASI KASITLI İNSAN ÖLDÜRMEKTEN FARKSIZDIR”
Halkın Partisi Çevre Komitesi ve Enerji Komitesi tarafından yapılan ortak yazılı açıklamada hükümetin açıkladığı %3,5 kükürtlü fuel oile geçiş için çalışma başlatılması kararına tepki gösterilerek “dünyada ve özellikle AB ülkelerinde, yakıt içerisindeki kükürt oranının halk sağlığını tehdit ettiği, vahim zararlara ve ciddi hastalıklara neden olduğu bilimsel çalışmalarla da kanıtlanmış ve bu sebeplerden ötürü katı limitler yasal zorunluluk haline getirilmişken, ülkemizde elektrik üretiminde kullanılacak olan yakıttaki kükürt oranını artırmaya yönelik çalışma yapılması halk sağlığı açısından büyük bir tehdit anlamına gelmektedir. Ülkemizde başta kanser hastalığı olmak üzere, astım, Koah, kalp damar hastalıkları ve çocuklarda gelişim bozuklukları gibi ciddi hastalıklardaki artış ortadayken, insanlarımızın daha fazla emisyona maruz kalarak daha fazla zehirlenmesi sonucunu doğuracak bu yakıt değişikliği yaklaşımının derhal terk edilmesi gerekir” denildi.
Açıklamada ayrıca “Fuel Oil yakıldığında ortaya çıkan emisyonlar yalnızca kükürt dioksitlerle sınırlı olmayıp, bahse konu yakıt değişikliği yapılması halinde de artış gösterecek olan tek emisyon kükürt dioksit olmayacaktır. Dolayısıyla her bir emisyon türü ve her bir santral bacası için ayrı ayrı Filtre Sistemleri kurulması gerekecek, buna ilaveten bahse konu filtrelerde kullanılmak üzere hammadde ithali ve filtreleme sonrasında ise ortaya çıkacak katı ve sıvı zehirli atıkların depolanmasını da içerecek, ciddi işletme yükü ve yüksek işletme maliyetleri beraberinde gelecektir. Tüm bunlar dikkate alındığında gerek kükürt oranı yüksek yakıt kullanımına karşı çıkmak, gerekse etkileri kısıtlı filtre uygulamaları ile halk sağlığı ve çevreye verilecek vahim tahribatların önüne geçmek için, fuel oil ile elektrik üretimine kıyasla çevresel etkileri çok daha düşük olan farklı yakıt ve üretim teknolojileri ile elektrik üretimine geçişi zorlamak üzere tüm çevre örgütlerinin ve muhalefetin bu konuda ses vermesi gerektiği düşüncesindeyiz” ifadelerine yer verildi.
Halkın Partisi Çevre Komitesi tarafından yapılan açıklamada aşağıdaki detaylar yer aldı:
“İnsan açlığa 60, susuzluğa 6 gün dayanabilen insan; nefes almadan kaç dakika durabilir?
Evet yaşamak için nefes almak zorundayız ve nefes almalıyız. Bu yüzden, temiz hava solunabilecek bir çevrede yaşamak, en temel insan haklarından birisidir. Fakat bugün Kıbrıs Türkü, doğa ve tüm canlılar zaten var olan Hava kirliliğini yaşarken, hükümet olduklarını iddia edenler bunu azaltmaya çalışacaklarına, kirliliği daha da artıracak olan önemli bir tehdit ile Halkı karşı karşıya bırakmak istemektedirler.
Dünya Sağlık Örgütü, 2012 yılında dünyada 8 milyon insanın erken ölümüne neden olan hava kirliliğini kanserin en önemli çevresel sebebi ilan etmişti. Sadece çocuklar ve yaşlılar değil; hava kirliliğine maruz kalan herkes, bu maruziyet sürelerine göre, kalp ve solunum yolu hastalıkları (Astım, KOAH vb.), felç, kanser ve benzeri birçok hastalıklara yakalanma riskinin, dolayısıyla erken ölüm riskinin arttığı, bilimsel verilerle ispatlanmış olmasına rağmen, bizim kullandığımız termik santrallerimizin yıllardır havayı kirletmesine göz yumulmaktadır. İnsan vücudunda SO2’nin yapacağı sağlık etkilerine karşı en hassas grup, çocuklar, yaşlılar ve kronik akciğer hastalığı veya kalp hastalığı olan dışarıda aktif olan astımlı kişilerdir
Son günlerde Hükümet olduklarını iddia edenler tarafından ısrarla dile getirilen %1.0 Kükürtlü yerine %3.5 Kükürt içeriğine sahip fuel oil kullanımına geçilmesi, Halk Sağlığı ve Çevre açısından büyük tehdit oluşturmaktadır. %3.5 Kükürt içeriğine sahip fuel oil yandığında ortaya çıkan emisyonların başında SO2, yanı Kükürt Dioksit gelir ve atmosferdeki en önemli kirleticilerden biridir.
SO2’in sağlık üzerine etkilerinin olumsuzlukları saymakla bitmez.
Bu büyük zararları sebebiyle gelişmiş ülkelerde şehir içi bölgelerde ısınmada fuel oil gibi yakıtların kullanılması yasaklanmıştır. Termik santraller ve Sanayide de çeşitli limitlerle bu seviyenin düşürülmesi çevre ve halk sağlığı için olmazsa olmazdır. Hava kalitesini izleme ağları kurarak, havada bu emisyon oranları yükseldiğinde alarm bile verilmektedir, verilmesi gerekir.
SO2, kuvvetli asidik ve keskin kokuya sahip renksiz bir gazdır. Nemle birleşme meylindedir. SO2 ile kirlenmiş hava solunduğu zaman; SO2 burun, geniz ve boğazdaki nemle reaksiyona girerek solunum sistemindeki sinirleri tahrip eder. Birçok solunum yolları hastalığının tetiklenmesine sebep olur.
SO2, suda kolay çözünen bir gazdır. Atmosferde kalış süresi 2 ila 4 gün arasında değiştiğinden rüzgarın etkisiyle yüzlerce kilometre uzak mesafelere yayılabilmekte/taşınabilmektedir. Dolayısı ile SO2, sadece bulunduğu bölgelerde değil, taşındığı bölgelerde de önemli kirliliklere neden olmaktadır. Oluşturduğu asit yağmurlarından ormanların, bitkilerin, yeşilin yok olması, tarımsal ürünlerin verim kaybına uğraması kanıtlanmış sonuçlardır.
Avrupa Birliği, 2016 yılında fuel oil içerisindeki Kükürt oranını %1.0 ile sınırlamış, ve bu oranın üzerindeki fuel oil’in büyük yakma tesislerinde ve elektrik üretiminde kullanımını yasaklamıştır. Bununla birlikte Fuel Oil’de Kükürt Oranının 2020 yılında %0.5’e düşürülmesi ve 2030 yılında ise fuel oil’in tamamen yasaklanması hedeflenmiştir.
Bu çerçevede sadece Elektrik Üretimi değil, Gemilerde kullanılan fuel oilin Kükürt oranlarına da sınırlamalar getirilmiş ve denizlerde 2020 yılından itibaren %0.5 Kükürtlü fuel oil, iç su yollarında ise %0.1 Kükürtlü fuel oil kullanımı zorunlu kılınmıştır. Detaylı bilgi, “Gemilerden Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme (MARPOL) ve Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) Regülasyonlarında” mevcuttur.
FueloOilin yanmasıyla ortaya çıkan emisyonlarda tek kirletici Kükürt olmadığı gibi, ortaya çıkan tek emisyon da SO2 değildir. Fuel oilin yanmasıyla ortaya çıkan başlıca emisyonlar;
SO2
NO2
CO2
PM10
PM2.5
Bu çerçevede Avrupa Birliği mevzuatı ve hedefleri arasında diğer emisyonları da düşürmek vardır. Grafikten de görülebileceği üzere SO2, NO2, PM10 & PM2.5 (Dust) emisyonlarında belirlenen hedefler de mevcuttur.
KKTC Çevre Yasası da yine Avrupa Birliğinin Çevre mevzuatı baz alınarak hazırlanmış, Yasa içerisindeki Emisyon Limitleri de yine benzer şekilde belirlenmiştir.
%1 Kükürtlü fuel oil ile günümüzde yapılan elektrik üretiminde, santrallerde her hangi bir baca gazı izleme sistemi olmadığı gibi, her hangi bir filtreleme de yapılmamaktadır. Mevcut üretim modeli hali hazırda Çevre Yasasında belirtilen Emisyon Limitlerinin üzerindedir, bu sebepten ötürü geçmişte Kıb-Tek’e cezalar kesilmiş ve hatta mahkemelik olmuştur.
Güney Kıbrıs’ta ise Santrallerde tüm emisyonlar için filtreleme yapılmasına ve %1 Kükürtlü Fuel Oil kullanılmasına rağmen, yine de istenen hedefler yakalanamamış, “2019 yılında 67 Milyon Euro”, “2020 yılında ise 74 Milyon Euro” ceza ödemek durumunda kalmıştır. Bu cezalar yıllık faaliyet raporları içerisinde yer almaktadır. Bu yıl ise AB’ye ödeyecekleri cezaların, filtre sistemlerinde yaşanan işletme sorunları ve teknik sorunlar neticesinde 100 Milyon Euro’ya çıkması beklenmektedir.
Güney Kıbrıs’ta yapılan elektrik üretiminde filtreleme yapılması sebebiyle KKTC ile Güney Kıbrıs arasında ciddi emisyon salınımı farkları mevcuttur, bu fark uydu görüntüleri ile de net bir şekilde görülmektedir. “Doğu Akdeniz Orta Doğu – İklim ve Atmosfer Araştırma Merkezi’nin” yayınlamış olduğu NO2 salınımına ait Isı Haritasında 1 ve 2 ile işaretli noktalar Teknecik ve Kalecik Santrallerini, 3, 4, 5 numara ise Moni, Vasiliko ve Dikelya olmak üzere Güney Kıbrıs’taki Santralleri simgelemektedir.
Diğer yandan Elektrik Santrallerinde kullanılan filtre sistemleri arabalardan veya elektrikli süpürgelerden bildiğimiz hava filtresi gibi basit filtreler değildir. Bu filtrelerde bir takım kimyasal maddeler kullanılarak filtreleme yapılmaktadır ve filtreleme sonucunda ortaya katı ve sıvı zehirli atıklar çıkmakta, bu atıkları uygun koşullarda muhafaza etmek gerekmekte, dolayısıyla yüksek işletme maliyetlerine sebep olmaktadır.
Güney Kıbrıs’ta Santrallerin Filtreleme sistemlerinde kullanılmak üzere çıkılan hammadde ihalelerinin bazıları da bu iki görselden görülebilir.
Bu çerçevede, Sülfürü Kireç Taşı ile, Azotu ise Sıvı Üre ile yakalarken, PM10 ve PM2.5 için Elektrostatik Filtreler kullanılırken, Karbon Emisyonları da yine filtrelenmektedir. Ne var ki yine de ciddi işletme sorunları yaşanmaktadır.
Hal böyle iken, filtre sistemlerine rağmen tüm Dünya’da emisyonları azaltmaya yönelik yasal düzenlemeler yürürlüğe konurken, ülkemizde akıl almaz bir biçimde, Emisyonları arttıracak olan %1.0 yerine %3.5 Kükürt içerikli Fuel Oil kullanımı gündeme getirilmiştir. Sanılanın aksine, Kükürt Oranı %1’den %3.5’a yükseltildiğinde, değişecek olan tek şey yakıttaki Kükürt içeriği değildir.
Özellikle Çatalköy-Esentepe arasında kalan bölgede yaşayan vatandaşlarımızın yaşayarak tecrübe ettiği ve çok iyi bildiği üzere, %3.5 Kükürtlü Yakıt kullanılan dönemlerde, Kükürtün yanında yakıt içerisindeki Asfalten ve Kül değerlerinin de yüksek olması sebebiyle bölgedeki evlere kül yağmakta idi, %1 Kükürtlü Fuel Oil kullanımına geçiş ile birlikte bu olay ciddi bir şekilde azalmıştır. Dolayısıyla %1’den %3.5 Kükürtlü Yakıta geçişle yalnızca Kükürt Emisyonunda değil, diğer bir takım Emisyonlarda da artış yaşanacaktır ve bu sanıldığının aksine yalnızca Çatalköy-Esentepe arasında kalan bölgeyi etkilememektedir.
Avrupa Uzay Ajansının, Kopernik Sentinel Programına ait 5P Uydusu Emisyon Ölçümleri yapmakta, bu ölçümler ise her bir emisyon türünü ayrı ayrı görüntülenebilmesine olanak vermektedir. Buradaki uydu görüntüsünden de görülebilecaği üzere, bu emisyonlar Kuzeyde neredeyse tüm sahil şeridini etkisi altına alırken, derinlemesine Güneyde Larnaka’ya kadar uzanan bir bölgeyi etkilemektedir, dolayısıyla bu bölgesel değil, çok daha genel bir sorundur çünkü adanın ekosistemi bir bütündür .
Kaldı ki 2020 yılında KKTC Çevre Yasasının Cezalar Bölümünde yapılan düzenleme ile hem cezalar yükseltilmiş, hem de özellikle Kıb-Tek özelinde emisyonları düşürmeye yönelik yatırımların yapılması taahhüdünde bulunulmuştur. Şöyle ki;
Kamu Kurum ve Kuruluşlarına ait Büyük Yakma Tesislerinde ki bu Teknecik Elektrik Santrali oluyor, 1 yıl içerisinde Emisyonları düşürmeye yönelik yatırımların başlaması ve 3 yıl içerisinde bitirmesi koşulu ile Yasa içerisindeki Cezaların Kamu Kurum ve Kuruluşlarına uygulanmaması için muafiyet konmuştur.
Meclis tutanakları incelenecek olursa, bahse konu “emisyonları düşürecek olan yatırımların” Fuel Oil’den Doğalgaz’a dönüşüm olduğu görülebilir. Buna ragmen 1 yıl içerisinde böyle bir yatırıma başlanmadığı gibi, geçen 3 yıllık sürede her hangi bir emisyon ölçüm sistemi de kurulmamıştır. Bu noktada, gerek Emisyon Ölçüm Sistemi olmaması, gerekse Emisyon Limit Aşımı gibi Yasa ihlalleri sebebiyle, Kıb-Tek’e her bir ihlal için Asgari Ücretin 100 katı ceza kesilmesi gerekirken, Yasa ihlal edilmiş ama ceza kesilmemiştir.
Özele ait Büyük Yakma Tesislerinde ise 1 yıl veya 3 yıl gibi bir süre veya bir muafiyet de yoktur, dolayısıyla Yasa Resmi Gazetede yayınlandığı günden itibaren AKSA’ya ait Kalecik Elektrik Santrali başta olmak üzere Emisyon Limitlerini aşan ve/veya Emisyon Ölçüm sistemi bulundurmayan işletmelere de ceza kesilmesi gerekirken, bu cezalar da kesilmemiş, Yasa yine ihlal edilmiştir.
Hal böyle iken, Çevre Yasasına ve verilen taahhütlere aykırı olarak, değil Doğalgaz’a geçerek emisyonları düşürmek, %1 Kükürtlü Fuel Oil yerine %3.5 Kükürtlü Fuel Oil’e geçilerek emisyonlar daha da arttırılacaktır.
Bu Anayasa’nın da ihlali anlamına gelmektedir. Anayasa’ya göre “İdare mevcut şartları korumak ve hatta iyileştirmek” ile görevli ve sorumludur!
Kuruldukları günden beridir gerekli önleyici bütün tedbirlerin alınmaması, gerek uygun teknolojilerin kullanılmaması, enerji üreten büyük yakma tesislerinde limitdışı ve yüksek kükürtlü yakıtların kullanılması, zaten hava kirliliğine sebep olmaktadır.
Bu santrallerde Kükürt oranı düşük Fuel Oil kullanılarak daha az hava kirletici olması ile ilgili alınmış Kararlar, Yasalar, Tüzükler ve tüm Dünya’nın yaptığının aksine, yeniden % 3,5 kükürt içerikli yakıt kullanımı için çalışmalar yapılmaya başlanmasını kabul etmemiz mümkün değildir.
Başta kamu kurum ve kuruluşları olmak üzere, tüm sorumlu otoritelere havayı temiz tutmakla mükellef olduklarını hatırlatır, bilerek veya bilmeyerek işlenecek bu cinayetin engellenmesi için ne gerekirse yapılacağımızı kamu oyuyla paylaşır, tüm siyasal parti ve sivil toplum örgütlerini, göğüslerinde taşıdıkları rozete bakmaksızın, halk sağlığı ve çevreyi tehdit eden bu konuda birlik olunmasını ve omuz vermesini bekleriz.