Halkın Partisi Değirmenlik ’de vatandaşla buluştu…

Halkın Partisi Değirmenlik ’de vatandaşla buluştu…

Halkın Partisi Değirmenlik ’de vatandaşla buluştu…

Halkın Partisi Genel Başkanı, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay’ın hükümetin durumu, Kıbrıs Sorunundaki gelişmeler hakkında açıklamalarda bulunduğu ve vatandaşların sorularını yanıtladığı ziyarette, HP Genel Sekreteri Yenal Senin, Lefkoşa İlçe Başkanı Hasan Sapsızoğlu, Milletvekilleri Mesut Genç, Hasan Büyükoğlu, Hasan Topal ve Erek Çağatay da hazır bulundu. Değirmenlik Belediye Başkanı Ali Karavezirler’in de açılış konuşması yaptığı sohbet toplantısı çok sıcak ve samimi bir ortamda gerçekleşti.

Dış Politikada Aktif Bir Diplomasi Yürütüyoruz…

Değirmenlik’de büyük ilgi ve sevgiyle karşılanan Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Belediye Başkanı Ali Kararvezirler’e güzel sözlerinden dolayı teşekkür ettikten sonra konuşmasına duygusal sözlerle başladı: “Tekrardan köyümde bulunmaktan mutluyum. Değerli arkadaşlar, abilerim, büyüklerim, pek çoğunuzu tanıyorum, bir geçmişimiz vardır. Bir kısmınızla ya aileyiz, ya da çocukluğumuz beraber geçti. O nedenle benim için burada olmak bir taraftan çok güzel bir duygu, rahatlatıcı bir his, bir taraftan da üstlendiğimiz sorumluluğun cevabını, karşılığını ortaya koymak bağlamında en fazla sorumluluk hissettiğim yerlerden birisidir burası. Bu nedenle her zaman kendimizi anlatmak, sorularınızı cevaplamak ve söz verdiğimiz gibi birlikte yürümek için bu ziyaretleri yapmaya devam ediyoruz. Halkın Partisi olarak buradayız. Bu ziyaretleri bir seçim kampanyası veya propagandası olarak yapmadık. Vatandaşın çeşitli zamanlarda yaşadığı sıkıntıların çözümü, sizlerden gelecek yorumlar ve sorularla nasıl daha iyi bir yönetim ortaya koyabiliriz düşüncesiyle bu ziyareti gerçekleştiriyoruz. Diğer bölgelerde yaptığımız ziyaretlerde de samimiyetle bu niyet ve düşünceyle hareket ediyoruz. Hiç de kolay olmayan bir dönemi geride bıraktığımızı düşünüyorum. Belki henüz bazı açılardan bütünüyle geride bırakmadık fakat samimiyetle ve iyi niyetle çalışıyoruz. Neden hiç de kolay olmayan bir dönem diyorum. Buraya bahaneler anlatmaya gelmedim. Birkaç bir şey söyleyeceğim. Bunlardan birincisi; Türk Lirasıyla ilgili yaşadığımız dalgalanmayı önceden kimse bilemezdi. O sarsıntının içerisinde de tabi ki belki başka şeyler de yapılabilirdi ama biz hem aklımızın kestiğini hem daha önce bu görevlerde yer alanların bize önerdiklerini harmanlayarak bazı tedbirler almaya çalıştık. Yeterli oldu mu, kısmen yeterli oldu. Kısmen de olmadı. Geçen süre zarfında yaşadığımız ikinci önemli sıkıntı da belki de yüzyılın ötesinde bir zamandır memlekete düşmeyen yağışın en yoğun şekilde düştüğü dönemde maalesef yer yer sele dönüşen bir de doğal affet yaşadık. Gönül isterdi ki zamanında, geçmişte bu görevlerde yer alanlar da planlı bir biçimde gitseydiler ve bugün bu noktalarda değil, daha planlı, sistemli bir biçimde kentlerimiz, şehirlerimiz, altyapımız daha iyi durumda olunsaydı. Bunlar bahane değil bizim de almamız gereken bazı başka tedbirler elbette vardı. Biz de üzerimize bazı sorumlulukları almaya hazırız ama maalesef geçmişte, yıllar içerisinde yapılması gerekenler gerektiği gibi yapılmadığı için ciddi kayıplarımız oldu.”

 

Bu Ada’da Kimliğimizle Varolacağız…

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, hükümetin bugüne değin yasama bağlamında yaptıkları hakkında vatandaşlara bilgi verdi. Dış politika ile ilgili olarak da aktif bir politika izlenildiğinin altını çizen Özersay, geçen bir yıllık sürede çok sayıda ciddi temasların yapıldığının altını çizdi. Özersay, “her platformda sesimizin duyulması için kararlılıkla çalışıldığının bilinmesini isterim ”dedi.

Kıbrıs Sorunu ile ilgili olarak da konuşan bakan, “ Ortada bir müzakere sürecinin olmadığını görmek için âlim olmaya gerek yoktur. Bütün ortaya konulan iyi niyetli uğraşa, çabaya rağmen eğer bu süreç bir yere gitmediyse, halen bir yere gitmiyorsa, ortada bir müzakere süreci yoksa bu durumu salim ve sağlıklı bir şekilde değerlendirmemiz gerekir diye düşünüyorum. Biz, öyle çözüm olur mu, böyle çözüm olur mu diye kendi içimizde tartışırken aslında hepimizin üzerinde hemfikir olduğu bir nokta vardır. O da Rum tarafının pek niyetli olmadığıdır. Bu konuda toplumsal bir konsensüs vardır. Eğer niyet yoksa eğer istek yoksa eğer paylaşma yönünde bir arzu, bir sinyal, bir mesaj yoksa bazı şeyleri sırf yapmış olmak için yapmak da kendi kendimizi kandırmaktan başka bir şey değildir. O nedenle salim ve sağlıklı bir tartışmaya ihtiyacımız vardır. Bunu umarım gelecek sene yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerini düşünmeden, onun hesabına girmeden, toplum olarak oturup sağlıklı bir biçimde tartışırız. Memleket için asıl gerekli olan, yararlı olan nedir, gerçekleştirilebilecek olan nedir, gerçekçi olan nedir diye biraz bunları konuşuruz. Ve bu memleketin geleceği açısından umut ederim ki bu toplumsal konsensüsü daha ileriye taşırız. Bir konuda içinizin rahat olmasını isterim. Dünya’daki gelişmeleri dikkatle takip edip değerlendiriyoruz. Şu anda Dünya’nın her tarafında bir belirsizlik söz konusudur. Yakın geleceği dahi kestirmeme, tahmin edememe, öngörememe gibi bir dünyayla karşı karşıyayız. Bu, Asya için de Avrupa Birliği için de, ABD için de böyledir. ABD başlangıçta neredeyse dünyayla ilişkisini koparacak derecede ben kendi kendime yeterim gibi bir yaklaşım ortaya koydu. Ticaret savaşlarına girişti. Daha geçen hafta Çin ile masaya oturdu. Bunun zararlarını ve bedellerini bir miktar görünce kendine çeki düzen vermeye başladı. Avrupa’ya baktığınız zaman, Avrupa birleşmeye, bütünleşmeye doğru gider, bundan sonra bir şey olmaz derken bugün İngiltere AB’den çıkışın eşiğine geldi, dayandı. Üstelik de bir antlaşmayla çıkmış değil, belki de bir anlaşma olmaksızın AB’den çıkacak. Şu an bunun kritik günlerinden geçiyoruz. Bunun da yansımaları olacak. Kimse, o çıkış günü olduğunda İngiltere ekonomisinin bundan ne kadar ve nasıl etkileneceğini öngöremiyor, tahmin edemiyor. Hak keza Asya’da da aynı belirsizlik durumu mevcuttur. İran ile ilgili de belirsizlik durumu geçerli. Türkiye Cumhuriyeti de bu belirsizlik ortamı içerisinde belli bazı sıkıntıları yaşıyor ve tabi ki bizde aynı şekilde bundan etkileniyoruz. Bazı önemli konularda daha bir birliktelik içerisinde hareket etmeyi başarmalıyız. Her şey bir an önce olacak bitecek gibi bir acelecilikten ziyade, birbirimize karşı kırıcı olmadan, anlayışla, hem yöneticilerin beklentilerine hem de halkın beklentilerine karşı anlayışla yürüyebilirsek, bu belirsizlik ortamında dünyada bir kimlik olarak, Kıbrıs Türk Halkı olarak, bu adada var oluruz ve var olmaya da devam edeceğiz. Başka da bir seçenek yoktur zaten. Bunun içinde yegâne yapılması gereken şey de bellidir. Bir biçimde kendimizi daha iyi yönetmenin yollarını bulmak zorundayız.”  

Hepimiz Aynaya Bakmalıyız…

Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay gündemde olan kamu reformu hakkında da vatandaşlara bilgi verdi: “Aslında Kamu Reformu yeni gündeme gelmedi. 1970’lerin ortalarından itibaren kamuda bazı şeylerin değişmesi için bir kamu reformu taslağı hazırlandı, komiteye gitti, geri geldi. Hazırlandı, tartışıldı, komiteye gitti, hükümet düştü, başa dönüldü. Bir daha hazırlandı, gene hükümet değişti, tekrar başa dönüldü, kadük oldu. Aynı yasa geri geldi ve yıllar içerisinde aynı konular o kadar bir tartışıldı ki herkes bundan yoruldu. Onun için ben bu yasanın veya reform denilen şeyin içerisinde filana karşıyım diyorsak neden karşı olduğumuzu ve kendi çözümümüzün ne olduğunu da beraber söylemek zorundayız. Ben sadece buna karşıyım, bu geçmeyecek dersek aslında mevcut durumu değiştiremeyiz. O nedenle hepimiz dışarıda bazı şeyleri söylerken, o yanlıştır, bu olmaz derken, doğrusu nedir, nasıl yapılır diye düşünüp bir de fikir ortaya koymamız, izah etmemiz ve kendi kendimizi de ikna etmemiz lazımdır. Onun için eve geldiğimizde, evden sabah çıkmadan önce süslenmek için değil ama toplum olarak ne yapıyoruz diye aynaya bakmamızda yarar vardır. Herkes kendi kendini bu şekilde de sorgulamalıdır. Bu sorgulama özellikle biz yöneticiler için de geçerlidir diye düşünüyorum.”