Hükümete, Bakanlar Kurulu kararı ile kısa bir süre önce sınav geçme tüzüğünde yapılan değişiklikler sonucu yaratılacak yanlışlardan geri dönülmesi çağrısı yapıyoruz. Bu ve benzeri popülist uygulamalar sonucunda zaten ciddi sıkıntıları bulunan eğitim sistemimiz, tamiri mümkün olmayan önemli bir yara daha alacaktır. Başarılı öğrencilerin de, emek veren öğretmenlerin de motivasyonunu kıracak olan bu uygulama, öğrencilerde ‘kalsam da zaten her durumda sınıfı geçerim’ anlayışını yerleştireceğinden son derece sakıncalıdır. Bu değişiklik bazı öğrenci velilerine şirin görünmek için atılmış popülist, bir adımdır.
Bugün ülkemiz, iyi eğitilmiş insan gücüne gereksinim duyarken, “aynı yaş grubunda öğrencilerin birlikte eğitim alması” gerekçe gösterilerek, bilgiden yoksun, çalışmayan ve hazırcılığa yönlendiren bir yapının desteklenmesi, Bakanlığın işin kolayına kaçmasından başka bir şey değildir. Söylenen bu gerekçelerin eğitim biliminde yeri maalesef yoktur. Eğitim sürecinde doğru bir ölçme ve değerlendirmenin olmayışı, çocuklarımızın ve ailelerimizin kabahati değildir. Ölçme ve değerlendirme eğitim-öğretimin planlaması ve yönlendirilmesinde ve öğrencilerin başarısının ölçülmesinde etkin olarak kullanılmalıdır. Bu amaçla öğrencilerin mevcut bilgi ve becerilerini teşhis etmek ve doğru değerlendirmeler yaparak çocuklarımızı yönlendirmek, okullarımız içerisinde yatay ve dikey geçişlere zemin hazırlamak durumundayız. Sınav geçme tüzüğünün 5\1 maddesinde “her öğrencinin başarısı dönem içinde yapılan sınavlar ile yazılı ve veya uygulamalı ödevler sonucuna göre verilecek notlarla saptanır” ifadesi varken, Eğitim Bakanlığı’nın 6. ve 7. Sınıflarda bütünlemeleri kaldırması, 8. Sınıflarda ise diploma notunun 5.50 olması durumunda sınıfını geçebileceğini yayınladığı genelgeyle okullara duyurması, okullarımızda yeni bir adaletsizliğin yaratılmasına neden olacaktır. Madde 9\7 “Öğrenme güçlüğü olan öğrencilere uygulanacak sınavlar” yine tüzükte yer almıştır. Çalışan ile çalışmayanın ayrıştırılmadığı bir sistemin sürdürülebilir bir yapı olarak lanse edilmesi ise son derece sakıncalıdır. Eğitim açısından eksik yönleri tespit edilen öğrencilerin takviye kurslarla yaş gruplarının düzeyine çıkarılması esas olarak ele alınmalıdır. Eğitim Bakanlığı’nın bu uygulaması ile başarılı öğrencilerin ve bunun yanında da öğretmenlerin emeklerinin boşa gideceği ve motivasyonlarının kırılacağı aşikardır. Çocuklarımızda ‘ne olursa olsun sınıfı geçerim’ düşüncesi oluşacağını, çalışmak bir şeyler öğrenmek için gayret etmeyi bırakacaklarını ve eğitim almak için motivasyonlarının kırılacağını görmemek mümkün değildir. Halkın Partisi bu değişikliğin sebebinin bazı öğrenci velilerine şirin görünmek ve bu yolla popülizm yapmak olduğu gün gibi ortadadır. .
Esasında ilk sorun 10 Eylül 2015’de CTP-UBP koalisyon hükümeti döneminde yine popülizm uğruna sınav tüzüğünde yapılan ‘yanlış’ değişiklikler ile başlamıştı. Lakin mevcut hükümetin, sorunlu olan bu tüzüğü olumlu şekilde değiştirmesi beklenirken, daha da büyük sorunlar yaratacak ve zaten sorunlu olan eğitim sistemini daha da sorunlu bir hale getirecek düzenlemeler yapıldı.
Eğitim sisteminin ülkemizde büyük sıkıntılar içerdiği bilinmektedir. Halkın Partisi ise temel ilkelerinden biri olan sosyal adalet ilkesinin en önemli başlıklarından biri olarak gördüğü eğitimin bazı kişisel menfaatler temelinde yönetilmeye ve yönlendirilmeye çalıştığını hayret ve üzüntü içerisinde izlemektedir. Bir sonraki seçimi değil bir sonraki nesli düşünerek politika üretmek gerekirken, eski siyaset anlayışında olan geçmiş ve mevcut hükümetlerin, tam ters bir yaklaşımla ‘bir sonraki seçimler için gelecek nesilleri feda etmeyi’ göze aldıklarını görüyoruz. Eğitimde geçen her saniyenin önemi vardır. Yol yakınken yapılan bu yanlış uygulamadan dönülmelidir. Hükümeti acilen bu yapılan hatadan geri dönmeye ve bugünün çocuklarının yani ülkemizin ve devletimizin geleceğinin tehlikeye atılmaması için gerekli tedbiri almaya ve bu yanlıştan dönmeye davet ediyoruz.