Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, katıldığı programda Cumhurbaşkanlığı adaylığına, Doğu Akdeniz’deki gelişmelere ve Kıbrıs Türkü’nün önünü açacak ekonomik atılımlara, proaktif bir diplomasiye dayalı vizyonuna ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Kıbrıs Türkü’nün Doğu Akdeniz’de temel aktör olma yolunda ilerlediğini belirten Özersay, uzun yıllardır kavgasını verip ısrarla savundukları politikanın, sahada Kıbrıslı Rumlarla şartları eşitlediğini belirtti: “Hem KKTC’nin hem Türkiye Cumhuriyeti’nin özellikle adanın kuzeyinde ve batısında sadece lafta değil sahada olduğunu görüyoruz. Yürüttüğümüz politikanın Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki dış politikasını da şekillendirdiğini de düşünüyorum. Adanın güneyindeki kazılar Türkiye’ye ait deniliyor. Bu yanlış bir bilgidir. KKTC’nin lisans verdiği alanlarda bir Türk şirketi olan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’nın (TPAO) yaptığı kazılardır. Türkiye Cumhuriyeti adına yapılan kazılar değildir. KKTC lisans vermiş olmasaydı TPAO orada kazı yapamazdı. KKTC’nin batısı Türkiye Cumhuriyeti’nin kıta sahanlığıdır, orada kendi adına kazı yapıyor. Yakın zamana kadar Kıbrıslı Rumlar diğer ülkelerle temas kuruyor, lisans veriyordu, biz ise sadece izliyorduk. 2011’den sonra bir politika geliştirdik ve sahaya indik. Böylece denge de sağlanmış oldu. Haklarımızı sadece kağıt üstünde değil, sahada da savunur bir hale geldik. KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının madem ki bu kaynaklarda hakkı var, bu kaynaklarda olan haklarımızı bir biçimde alacağız. Kaynakları sınırlı bir ülkeyiz ve bu haklar bizim için kritik önemdedir.”
“Brexit ekonomimize nefes aldıracak önemli bir fırsattır”
Özersay, “Bizim için stratejik olduğu kadar ekonomik fırsatlardan birincisi doğalgaz ise ikincisi de Brexit’tir” dedi. Ancak bir süredir konuşulduğu halde bu sürece iyi hazırlanılmadığını da sözlerine ekleyen Özersay, bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğinin de altını çizdi: “Birleşik Krallık Avrupa Birliği’nden çıktığında, bizim ürünlerimizi İngiltere’ye satma, doğrudan ticaret yapmamız konusunda ciddi bir fırsat penceresi açılmış olacak. Bununla ilgili KKTC Cumhurbaşkanı Türk halkının lideri olarak bir inisiyatif üstlenebilir ve İngiliz yetkililere Türkiye üzerinden bununla ilgili temas kurabilir. Sürece hazırlanılmış olunmalıydı. Kıbrıs Türkü olarak Türkiye’nin Kıbrıs’a dair dış politikasını şekillendirmemiz gerekir. Beğenirsiniz beğenmezsiniz rahmetli Raif Rauf Denktaş’ın kendi döneminde Türkiye’nin dış politikasını şekillendirebildiğini hepimiz gördük. Brexit konusunda gerekli adımları atıp gerekli diplomatik girişimleri yaparsak Avrupa Birliği’nden çıkacağı için mallarımızı artık Birleşik Krallık’a satabiliriz, doğrudan ticaret yapmaya başlayabiliriz. Potansiyel bir fırsat var. Ekonomik olarak Kıbrıs Türkü’nün önünü açabilecek bir hamledir. Ülkemizdeki ekonomi dar bir alana sıkışmışken bir nefes aldırmak için yeni alanları Cumhurbaşkanının yakından takip etmesi yeni politikalar üretmesi, dünyayı bu politikalara ikna edebilmesi ve Kıbrıs Türkü’nün önünü açabilmesi gerekir.”
“Altyapı, okul, yol, hastane ihtiyaçlarımız için doğal gazdaki haklarımıza sahip çıkacağız”
Ülkede ihtiyaç duyulan altyapı yatırımları, yol, okul, hastane gibi eksikliklere dikkat çeken Başbakan Yardımcısı, Türkiye Cumhuriyeti’yle yapılan ekonomik protokollerle bu eksiklerin giderilmeye çalışıldığını ancak Türkiye’nin sıkıntıda olduğu zamanların buraya olumsuz yansımalarının da olabildiğini ifade etti. “Ortada somut ihtiyaç ve eksiklikler varken kendi kaynaklarımıza neden sahip çıkmayalım?” diye soran Kudret Özersay, Doğu Akdeniz’deki kaynaklara sahip çıkmanın Kıbrıs Türkü’nün 10-20 yıl sonrasına ilişkin ekonomik kaynaklarına sahip çıkması anlamına geldiğini belirtti: “Doğalgaz konusunda çözümden önce işbirliği yapılması şarttır. Gerek Kıbrıs Rum liderliği gerek Birleşmiş Milletler, ABD, Avrupa Birliği gerekse Rusya Federasyonu, bu kadar yıldır verdiğimiz kavganın sonunda herkes diyor ki; bu kaynaklar hem Kıbrıslı Rumlara hem Kıbrıslı Türklere aittir. Madem öyle biz de bazı adımlar atacağız. Kıbrıslı Rumların kazılarını engellemek, güç kullanmak gibi bir politika izlemedik. Barışçıl bir politika ortaya koyduk ama haklarımızın gasp edilmesine de müsaade etmedik. Rum tarafı kapsamlı bir çözüm olduğunda hakkımızı alabileceğimizi söylüyor. Peki o zaman neden biz hakkımızı almak için çözümü bekliyoruz da onlar beklemiyor? Burada ciddi bir adaletsizlik var. Onlar çözüm olmadan yararlanabiliyorsa Kıbrıslı Türklerin de çözüm olmadan yararlanmaya hakkı vardır. Bölgedeki adaletsizliği giderip sahada eşitliği sağlıyoruz.”
“Çözüm, ekonomik kalkınma ve barış için işbirliği yapmak şarttır”
Başbakan Yardımcısı Özersay, bölgede barış ve istikrarın sağlanması, adım adım çözüme ulaşabilmek için işbirliğinin şart olduğu vurgusunu yaptı. Özersay şöyle konuştu: “Bu bölgede çok önemli bir çıkış yolu var. Sorunları çözmeye başlayabiliriz. Çözüm, çözümden önce işbirliğiyle mümkündür. Bu bölgede barış ve istikrarın sağlanması için adım adım çözüme ulaşabilmek için önce işbirliği yapmaya başlarsak, mesela doğalgazla ilgili nasıl çıkarılacağı ve hangi oranda paylaşılacağı, dünya piyasasına nasıl aktarılacağı konusunda anlaşırsak çözüme de yaklaşmış oluruz. Bu noktada bir liderlik ortaya koymak gerekir. Sadece Kıbrıs Rum tarafına kağıt verip öneri yapmakla olmaz. Tüm uluslararası platformlarda, ABD’de düşünce kuruluşlarına, İngiltere’de dış politika belirleme merkezlerine gidip, Türkiye’nin dış politikasını etkileyecek politikaları tespit edip tüm dünyaya ‘Biz de hakkımızı almak istiyoruz’ dememiz lazım. Binlerce sayfalık kapsamlı çözümü beklemeden şimdiden işbirliği yapmaya başlarsak bu bölge çok daha barış içerisinde, çok daha huzurlu, çok daha istikrarlı, ekonomik olarak da çok daha kalkınmış bir bölgeye döner. Çünkü iki taraf ekonomik olarak birbirine bağlı hale gelirse bu bölgede birbiriyle çatışmayı göze alamaz. Bu bir vizyondur. Savunduğum proaktif politika da budur.”
“Gerçekten çözüm istiyorsak çözümsüzlüğe neden olan ezberden vazgeçelim”
Doğalgaz konusunu sadece stratejik, sadece Kıbrıs’ın önemini artıran bir unsur olarak görmenin yanlış olacağının altını çizen Kudret Özersay; mevcut durumu ekonomik ve ticari bir potansiyel yaratması açısından değerlendirmek gerektiğini belirtti: “KKTC kaynağa ihtiyacı olan, altyapıda çok ciddi eksikleri olan bir ülkedir. Tanınsa da tanınmasa da KKTC’de hayatımızı sürdürüyoruz. Yollarımız kötü yaşıyoruz, okul eksiğimiz var yaşıyoruz. İçeride iyi bir yönetim çabası verirken bu ülkenin potansiyel kaynaklarını başkasına kaptıramayız. Öngörülü olmamız gerekir. Oturup bekler ve bir şey yapmazsak, AB konusunda olduğu gibi dengeler aleyhimize değişir. Kıbrıs Türk Devleti’nin lideri olarak cumhurbaşkanının proaktif bir politika izlemesi dünyanın bunu anlamasına yardımcı olacaktır.
Önümüzdeki 5 yıl içinde çözümün şekli ne olursa olsun erişilebilir bir yöntem tarif edebiliyor musunuz? Herhangi bir çözümü mümkün kılacak temel unsurları uluslararası aktörlere var mı yok mu diye sorgulatabiliyor musunuz? Ortak bir vizyonumuz var mı sorgulatabiliyor musunuz? Marifet buradadır. Ben anlatabileceğime inanıyorum. Binlerce sayfalık bir planla başlamak yerine örneğin doğalgazda işbirliğiyle başlasak, sonra yanına turizmi koysak, ardından ticareti eklesek bu adanın geleceği çok daha parlak olur. Herkesin gelir düzeyi de yaşam standartı da artar. Eğer biz binlerce sayfalı kapsamlı çözümü denememiş olsaydık anlardım. Kök nedenler nedir diye sorgulattık mı? Toplum lideri olan Cumhurbaşkanının bunu dünyaya en iyi şekilde anlatması dünyanın da daha farklı bir perspektiften bakmasını sağlayacaktır. Kıbrıs’ta gerçekten bir çözüm olmasını istiyorsak, çözümsüzlüğe neden olan ezberlerden vazgeçelim.”
“Dünyaya ‘biz de varız’ demek için yeni politikalar üretmek zorundayız”
KKTC’nin ve Kıbrıs Türk halkının önünde geleceğine dönük birtakım fırsatlar olduğunu ifade eden Kudret Özersay, “Yeni bir vizyon, yaratıcı ve proaktif politikalarla sadece Kıbrıs sorunuyla ilgili değil; çeşitli uluslararası alanlarda çok daha iyi temsil edilmesini sağlamak, sesinin duyulmasını ve dikkate alınmasını sağlamak mümkündür” diye konuştu. Kıbrıs müzakerelerinin önemli olduğunu ancak müzakere masasında da yaratıcı politikalara ihtiyaç olduğunu belirtti. Özersay Kıbrıs sorunundan ayrı, sorunun çözümünü beklemeden yeni ve yaratıcı politikalarla Kıbrıs Türk halkının bölgede sesinin duyulmasına, bölgesel bir aktör olmasına katkı koyulabileceğini söyledi: “Doğalgaz konusunda da savunma ve güvenlik konularında da Doğu Akdeniz bölgesinin Kıbrıs adasının önemi artmış durumdadır. Böyle bir dönemde Kıbrıs Türkü’nün iradesinin dünya nezdinde daha çok görünmesi ve dikkate alınması için ‘Biz de bu adada varız’ mesajını dünyaya daha net bir biçimde verebilmemiz için kesinlikle yeni politikalar üretmek zorundayız. Cumhurbaşkanlığı adaylığımın içinde bu yeni yaratıcı ve proaktif diplomasinin temel unsurlarını görmek mümkün. İçerde Kıbrıs Türk toplumunun tüm kesimlerinin sesini duyabilecek, hassasiyetlerini anlayabilecek bir cumhurbaşkanı, dışarıda da Kıbrıs Türkü’nün sesini bütün uluslararası platformlarda hakkını vererek duyurabilecek bir devlet başkanı görevini en iyi şekilde yapabileceğime inandığım için; Kıbrıs Türk halkının geleceğini kısır döngülerden kurtarmak için cumhurbaşkanlığına aday oldum.”