Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Covid-19 sürecini iyi yönettiğini ve başından beri toplumun, hükümetle birlikte hareket ettiğini belirterek, “Ortada bir başarı varsa, bunun tek sebebinin hükümet değildir, toplumun genel anlamda bu sürece sahip çıkması, kurallara uymasıdır” dedi. Özersay, Sağlık Bakanı Ali Pilli’nin de sürecin başından itibaren hükümeti doğru yönlendirdiğini, bazı adımların zamanında atılması konusunda somut ve doğru öneriler getirdiğinin de altını çizdi. Özersay bugün gelinen noktayı şu sözlerle değerlendirdi:
“Rehavete kapılmadan süreci tamamına erdirmeye odaklanmalıyız”
“Bugüne kadar doğru ilerlendi. Dünyanın pek çok ülkesine bakıldığında, vicdanlı herkesin fena gitmediğimizi söyleyebildiğini düşünüyorum. Dünyanın en gelişmiş, en ileri, en zengin ülkeleri çok ağır bedeller ödemek zorunda kaldılar. Bu örneklere baktığımızda, toplum olarak başarabildik. Rehavete de kapılmamalıyız, çünkü süreç de devam ediyor. Önemli olan; süreci tamamına erdirebilmektir. Bundan sonra buna odaklanmalıyız. Belki de artık daha farklı bir yaşam tarzını kurgulamamız gerekiyor. Ve öyle de yapacağız.”
“Yeni bir yaşam tarzını kurgulayıp birlikte hayata geçirmek zorundayız”
Özersay, kimsenin kapatılan sektörlerin açılıp, hayatın aynı şekilde devam edeceğini düşünmemesi gerektiğini söyledi ve ekledi: “Hayat tarzını birlikte kurgulayıp herkesin buna alışmasını sağlamak zorundayız. Yakın zamanda dünya salgın düzeyine varan çok benzer olmasa bile bu tür hastalıkları görmeye başladı. Şimdi Covid-19 var, bunun mutasyona uğraması ya da aşısı bulunması ertesinde, önümüzdeki yıllarda dünyada başka salgınlar da gündeme gelebilir. Çünkü çeşitli sebeplerle benzer risklere artık çok daha hazırlıklı olmak gerekir. Herkesin toplumsal bir bilinçle hareket etmeyi öğrenmesi gerekir diye düşünüyorum. Bazı sektörlerin açılması, kamuda tekrar göreve başlamamız söz konusu olacaksa, yeni bir yaşam tarzını kurgulayıp birlikte hayata geçirmeliyiz. Gerek kamuda gerek özel sektörde risk grubunda olan insanlar var. Kronik hastalığı olanlar var. Bu insanlarımızı koruyabilmemiz için bu yeni hayat tarzına birlikte alışmalıyız.”
“Salgının bize öğrettiği, bazı elzem konuların ertelenmemesi gerektiğidir”
Yaşanan bu sürecin hem topluma hem yöneticilere, bugüne kadar ertelenen bazı konuların ne kadar elzem ve yaşamsal olduğunu gösterdiğini ifade eden Kudret Özersay, buna en güzel örneğin kamu sağlık alanı olduğunu belirtti: “Kamu sağlık alanındaki ihtiyaçlarımızı hep erteledik. Geçen süre zarfında böyle bir olayla karşı karşıya kalmamış olsaydık, yoğun bakım kapasitemizi artırmak adım atmayacaktık. Önümüzdeki ayın sonuna gelindiğinde; şu an sahip olduğumuz solunum cihazı ve yoğun bakım kapasitemizi neredeyse üç katına çıkarmış olacağız. Bu belki de bu salgının öğrettiği ve gösterdiği, bir olumsuzluğun çıkardığı olumlu bir sonuç olacak. Kamu sağlık hizmetlerinin, ertelenen ve geciktirilen temel ihtiyaçları, hepimiz iliklerimize kadar hissettik ki; ertelenmemeli, şakaya gelmez.
“Kamu sağlık sisteminin kapasitesini artırmamız şarttır”
Bu sürecin sonunda belki de göreceğiz ki sayısı giderek artan sevklerin sayısında düşüş olacak. Çok daha az hasta sevk edilmiş olacak. Bu kriz bize başka bir şey daha öğretti. Aslında herkesin bildiği ve ötelediği veri, kayıt tutmak ve otomasyona geçmek. Gerek ilaçlar bakımından gerekse diğer ülkedeki hasta vb verileri açısından, çok daha iyi durumda olmamız gerektiğini hissederek toplum olarak yaşadık. Özel sağlık hizmetleri tabii ki gerekli ama kamu sağlık hizmetinin ne kadar önemli olduğunu, çok daha net bir biçimde görebiliyorsunuz artık. Birleşik Krallık’ta insanlara, ‘Yoğun bakım aşamasına geldiğinde seni hastaneye alırım’ diyen çökmüş sağlık sistemini gördük. Üstelik bunun bedelini Kıbrıslı Türkler de ödedi. 80 civarında Kıbrıslı Türkün Birleşik Krallık’ta hayatını kaybetmiş olması çok acıdır. Böyle bir bedel ödenebileceğini, ödeyerek gördük. Bu süreçte imkan sağlandığında doktorlarımızın çok başarılı olduklarını gördük. Devlet hastanelerine yatırım yapıldığında, imkan, ilaç ve altyapı sağlandığında gördük ki aslında çok başarılı tedavi dönemleri yaşanabiliyor. Kamu sağlık sisteminin kapasitesini artırmayı listemizin en üst sırasına koymamız şarttır.”
“Açılacak sektörler Bakanlar Kurulu’nda belirlenecek, vatandaşa duyurulacak”
Kudret Özersay, kademeli olarak açılacak sektörlere ilişkin yapılacak taslak çalışma ve normale dönüş çalışmalarıyla ilgili de açıklama yaptı. Henüz alınmış bir kararın bulunmadığını ifade eden Özersay, Sağlık Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Ekonomi Bakanlığı’nın bir taslak çalışma hazırladığını söyledi. Söz konusu taslak çalışmanın 29 Nisan Çarşamba günü yapılacak Bakanlar Kurulu’nda görüşüleceğini, son kararın orada şekilleneceğini, uzlaşıya varıldığında vatandaşla paylaşılacağını belirtti.
Başbakan Yardımcısı Özersay, bundan sonraki süreci “açılma” ya da “önceki duruma dönüş” şeklinde tarif edenler olduğunu fakat kendisinin aynı şekilde bakmadığını söyledi, “bu aslında kapalı devre bir sistemin kurgulanmasıdır” dedi. Özersay “kendi içinde kapalı devre” ifadesini şu sözlerle açıkladı:
“Kıbrıs Rum tarafı, Türkiye ya da bir başka ülke ile uluslararası seyahatler veya muhaceret anlamında kapalı olmaya bir süre daha devam edeceğiz. Riskli olan gruplar, son dönemde taranmaya başlandı. Basın, sağlık, belediye çalışanları taranmaya başlandı. Sonuçları birlikte görüyoruz. Solunum cihazı kapasitemiz daha da artacak. Yapılan test sayısı, günlük yaklaşık 500’e ulaşmış durumda. Karantinaya alınanların karantina süreleri bitiyor. Tedavisi bitenler peyderpey taburcu oluyor. Yeni bir döneme girdik. Tedavi görenlerin sayısı ciddi şekilde azaldı.”
“Yaşamsal konularda yetişmiş insan gücü sağlamamız şarttır”
Salgınla mücadele döneminde ülke olarak kendimize yetemediğimiz, dışa bağımlı olunduğu gerçeğiyle yüzleşildiğini belirten Özersay, elzem hizmetleri yerine getirirken, çok daha az personelle kamu hizmeti verilebildiğinin görüldüğünü söyledi. Özersay sözlerini şöyle devam etti:
“Mesela üretim açısından yapmamız gerekenin çok gerisinde olduğumuzu bizzat yaşayarak gördük. Marketlere tedarik anlamında ithalatın devamının ne kadar yaşamsal bir boyut aldığını ve üretebildiğimiz takdirde bu ölçekte dışa bağımlı olmayacağımızı somut olarak gördük. Örneğin biçerdöver bakımı için her sene Türkiye’den çok sayıda kişinin geldiğini; bu kişiler gelmezse bizim çok da fazla bu işi yapabilecek elemanımızın olmadığı konuşuluyor. Elektrik bakımında, yurtdışından birini getirtemezsek, bakım onarımı yaptıramıyoruz. Yaşamsal konularda kendimize yetmediğimizi yaşayarak gördük. Bazı otellerin ve turizm sektöründeki bazı firmaların elini taşın altına koyduğunu gördük ama bazılarının da çok fazla bir vergi vermeden ülkede artı değer yaratmadan ekonomik sistemin içinde yer aldıklarını ama yanımızda yer almadıklarını gördük. Bunlar bizim için önemli dersler. Teşvik politikamızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Yaşamsal kritik noktalarda yetişmiş insan gücünü muhafaza etmemiz şart. Bunları iliklerimize kadar hissettik.”
“Yaşanan pandemik krizin ekonomik etkileri ve ödenen bedelleri vardır”
Kudret Özersay, kriz yönetiminin kontrollü bir şekilde devam ettiğini ve bunun ekonomik etkileri olduğunu ve bedel ödendiğini ifade etti. Özersay, varolan kamu açığının büyüme ihtimalinin yüksek olduğunu vurgulayarak, devletin toplaması gereken vergiyi toplayamayacağını da sözlerine ekledi: “Devletin maliyesinin toplayacağı para ile aynı şekilde maaşlar ödenir mi? Hayır. Ya gelirleri arttırmak ya maaşları aşağıya çekmek ya da dış ve iç borçlanmaya gitmek gerekiyor. Bir diğer seçenek de Türkiye’den yardım talep etmek. Kamu çalışanlarının hakkı olan maaşlarını tam ödemek için elimizden geleni seferber edeceğiz.” Özersay, önümüzdeki dönemde Türkiye’den mali açıdan somut bir katkı gelmesi halinde, bu katkının nasıl daha verimli kullanılabileceğinin konuşulması gerektiğinin de altını çizdi.
“Marifet zor dönemde ülkeyi sakin sulara götürebilmektir”
Başbakan Yardımcısı olduğu dönem süresince, ekonomik kriz, cephanelik patlaması, füze düşmesi gibi çok sayıda krizi yönetmek durumunda kalan Özersay, “Marifet zor zamanda ülkeyi yönetmektir” dedi ve ekledi: “Bu dönemde hükümet etmek, Türkiye’den bol keseden paranın geldiği, her şeyin yolunda gittiği ve aslında daha az demokratik olan, daha az toplumsal katılımın olduğu, sosyal medyanın bulunmadığı, eleştirilerin devlet televizyonlarıyla sınırlı olduğu bir dönemde hükümet etmek gibi değildir. Marifet, böyle zor dönemlerde, ülkeyi bir limana, sakin sulara götürebilmektir. Henüz onu yapamamış olabiliriz ama gemi su almadı ve batırmadık. Yani bir biçimde, bir duruş sergiliyoruz. Bunun takdiri vatandaşta. Siyasete girmese miydim dediğim anlar oldu. Hayatım gerçekten çok daha zorlaştı siyasete girdikten sonra. Ancak bir de gerçek var, kendi geleceğimizi bu ülkede gördük. Burada birlikte yaşayacaksak, daha iyi bir yönetimi hak ettiğimiz için siyasete girip bir duruş ortaya koyduk. Beğenen, beğenmeyen, huzuru kaçanlar oldu. Siyasete yeni bir anlayış getirebildiğimizi düşünüyor ve iyi ki siyasete girmişim diyorum.”
“Bence toplum olarak bu küçücük ülke, kendi başarı öyküsünü yazıyor şu an. Süreç tamamlanmadı ama toplum olarak bunu görelim ve bundan rahatsız olmayalım. Bunun ona ya da buna puan getirir noktasını bir kenara bırakalım, toplumsal özgüvenimizi kazanmamız açısından bu bizim için bir fırsattır” diyen Kudret Özersay, önümüzdeki aşamaları da doğru tamamlayabilirsek, ülkenin kendine göre bir markaya da dönüşeceğini dile getirdi. Tüm bunların bir fırsat olduğunu, bunu göz ardı etmememiz gerektiğinin de altını çizdi.