Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Kudret Özersay, katıldığı televizyon yayınında Kıbrıs Rum tarafının kapıları kapatma kararına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu kararın ardından Güney Kıbrıs’ta bulunan yabancı ülke misyon şefleri yani büyükelçilikleriyle temasa geçtiklerini anlatan Özersay, Bakanlık olarak yaptıkları girişimleri şu sözlerle aktardı:
“İngilizlerin kontrolündeki iki tane sınır kapısı Beyarmudu ve Akyar’la ilgili İngiliz yetkililerle de temasa geçip onlar da bu türden bir uygulamaya gidecek mi diye sorduk. Hafta başı BM Genel Sekreteri’ne bir mektup gönderdim. Tek yanlı yapılan bu vahim uygulamanın iki toplum arasındaki ilişkiye zarar vereceği uyarısını yaptım. Dışişleri Bakanlığı ilk günden itibaren ilgili herkesle temasa geçmiş, gerekli adımları atmıştır.”
“Rum tarafının girişimleri ekonomik paylaşıma hazır olmadıklarının göstergesidir”
Kudret Özersay Kıbrıs Rum tarafının benzer girişimlerinin daha önce de olduğunu hatırlatarak tüm bu hamlelerin ekonomik paylaşıma hazır olmamalarından kaynaklandığı vurgusu yaptı:
“Bundan bir süre önce, aslında aynı amaçla Kıbrıs Rum tarafı Larnaka bağlamında bir adım attı. Larnaka üzerinden Kuzey Kıbrıs’a gelen turistleri caydırmaya yönelik bazı tedbirler aldı. Havaalanında girişleri engelledi, sıkıntı çıkardı. Yaklaşık bir yıl önce Rusya Federasyonu’nun büyükelçisiyle temasa geçtik, BM’ye mektup göndererek şikayetçi olduk. Yapmış olduğumuz baskı sonucunda Rusya Federasyonu Dışişleri Bakan Yardımcısı Rum tarafına gelerek ve bu konudaki rahatsızlığını da belirterek Rus vatandaşlarına Larnaka’da yapılan bu sıkıntıyı da girişimlerimizle kaldırmış oldu. Bu uygulama sonlandı.”
Rum yöneticilerin Kuzey’den akaryakıt alan Kıbrıslı Rumlara vergi ödemesi getirmek için de girişimde bulunduğunu sözlerine ekleyen Özersay, bu hamlenin ise Rum kamuoyundan gelen tepkiyle engellendiğini belirtti. “Bunların hepsi KKTC’nin ekonomik anlamda nefes almasını engellemeye dönük adımlardı” diyen Özersay şu sözlerle açıklamasını sürdürdü:
“Üçüncü bir adım olarak, Yeşil Hat tüzüğünü değiştirmeye kalkıştılar. Bu tüzüğü değiştiremeyecekleri için de bir uygulama kodunda bir değişiklik yapmaya yöneldiler. Bundan hareketle Kuzey Kıbrıs’a gelecek turistlerin sayısının azaltmayı hedeflediler. AB Komisyonu’na ve BM’ye gerekli uyarıları yaptık. AB Komisyonu Rum tarafının kendileriyle istişare etmeden bunu yapamayacaklarını kendilerine ilettiler.
“Atılan bu adımların nedeni Rum yönetimin tahammülsüzlüğüdür”
Dördüncü adım olarak mülteci meselesini ortaya attılar. Adaya çeşitli yerlerden giren mültecilerin ve Rum tarafına iltica edenlerin sayısını ortaya koyarak bunun üzerinden bir imaj çalışmasına girdiler. Ve dediler ki; ‘Kuzey Kıbrıs’tan Güney Kıbrıs’a bir mülteci akını var.’ Bunun önünü kesmek için de sınır kapılarında ilave zorluklar çıkaracaklarını söylediler. Oysa hepimiz çok iyi biliyoruz ki; yasadışı göç ve mülteci girişi sınır kapısından olmaz zaten. Kimlik gösterip girmiyorlar ki. Bunun da içinin boş olduğu bir süre sonra ortaya çıktı. Biz Dışişleri Bakanlığı olarak bir manevra yaptık ve açıkça dedik ki; mültecilerle ilgili sıkıntınız varsa bunu kapılarda kısıtlamayla gideremezsiniz, bir sorun olduğunu iddia ediyorsanız biz Kuzey Kıbrıs olarak mülteciler konusunda yasadışı göçle ilgili iş birliği yapmaya hazırız.’ Kıbrıs Rum tarafı beşinci bir hamle olarak bu kez virüs gerekçesiyle kapıları kapattı. Geçtiğimiz yaklaşık 2 sene içinde Kıbrıs Rum tarafı bir konudan çok ciddi şekilde rahatsız belli ki. Kıbrıslı Rumların Türk tarafına geçerek bu tarafta ekonomik aktivite yani alışveriş yapmasına, Güney’den Kuzey’e turist gelmesine tahammül edemiyor. Bunu Kıbrıs Rum liderliğinin bir tahammülsüzlüğü olarak görüyorum ve bu girişimleri ekonomik anlamda bizimle hiçbir şeyi paylaşmak istememesine bağlıyorum.”
“BM pasif kalmış ve gerekli inisiyatifi almamıştır, suçu biraz da kendinde aramalıdır”
Kudret Özersay, iki taraf arasındaki mevcut sağlık komitesini işaret ederek, “Madem ki, corona virüsüne dair bir endişe var. İki taraf arasında sağlık alanında iş birliği vardır. Bunu bahane edip ekonomik paylaşımı engellemeye çalışmaları endişe vericidir. Bizim attığımız adımlara ilave olarak dünyanın da bir şeyler yapması gerekir. BM gönderdiğimiz mektuplara ve Rum tarafının kapıları kapattıklarını bilmelerine rağmen, ‘Kapıların kapanması ertesinde’ ifadesini kullanıyorsa, kapıları Rumların kapattığını söylemekten imtina edip geri duruyorsa o zaman BM suçu biraz da kendisinde aramalıdır. Pasif kalmışlardır. Gerekli insiyatifi almamış olmaları iki tarafın ilişkisine de zarar vermektedir.
Kıbrıs Türk tarafı olarak şunu görmüş olduk. Rumlar sadece 2004 yılında Annan Planı’na hayır diyerek yönetimi ve zenginliği paylaşmaya hazır olmadıklarını göstermediler, bu son olayla Kıbrıs Rum yönetimi ekonomik anlamda bir paylaşım yapmak istemediğini bir kez daha kanıtlamıştır.”
“Mesele diyalog eksikliği değildir, mesele Rum tarafının paylaşıma hazır olmamasıdır”
BM’nin diyalog çağrısını da yorumlayan Kudret Özersay, bu diyaloğun zaten olduğunu ifade etti ve ekledi: “Sağlıkla ilgili komite kuruyorsunuz, nasıl bilgi alışverişi yapacağınız konuşulurken, Rum tarafı böyle bir adım atıyor. Eksik olan diyalog değildir. Diyalog olmasına rağmen Rum tarafının bu diyaloğu yok sayarak bu adımı atmıştır. Bunca yıldır yaşadığımız sorunlarının kök nedeni Kıbrıs Rum yönetiminin paylaşmaya hazır olmamasıdır, bu da onun göstergesidir.”